Bir Fâtiha’nın veya okunan bir Yâsin’in bütün ölülerin ruhuna hiç eksilmeden nasıl ulaştığı hakkında

Bir Fâtiha’nın veya okunan bir Yâsin’in bütün ölülerin ruhuna aynı şekilde hiç eksilmeden nasıl ulaştığını da Bedüzzaman’dan bir nakille öğrenelim:

“Fâtır-ı Hakim nasıl ki, unsur-u havayı; kelimelerin, berk (şimşek) gibi intişarlarına ve tekessürlerine (yayılma ve çoğalmalarına) bir mezraa (tarla) ve bir vasıta yapmış ve radyo vasıtasıyla bir minarede okunan ezan-ı Muhammedi (a.s.m.) umum yerlerde ve umum insanlara aynı anda yetiştirmek gibi; öyle de okunan bir Fatiha dahi, meselâ, umum ehl-i imanın emvâtına (ölülerine) aynı anda yetiştirmek için hadsiz kudret ve nihayetsiz hikmetiyle manevî âlemde, mânevî havada çok manevî elektrikleri, manevî radyoları sermiş, serpmiş; fıtri telsiz telefonlarda istihdam ediyor, çalıştırıyor.”

“Hem nasıl ki, bir lamba yansa, mukabilindeki binler aynaya, her birine tam bir lâmba olur. Aynen öyle de, Yâsin-i Şerif okunsa, milyonlar ruhlara hediye edilse, her birine tam bir Yâsin-i Şerif düşer. (Şualar, s.576)

Zaten kabirdeki yakınlarımız devamlı surette bizden yardım beklemektedir. Bizden gelecek bir dua, bir Fatiha, bir İhlâsla nefes alabileceklerini bilmektedir. Çünkü kabir o kadar çetin şartlarla iç içedir ki, en küçük bir mânevî yardım dahi onun ruhunu serinletecektir. Bir hadiste Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyururlar:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Ölen kimse kabrinin içinde boğulmak üzere olup da imdat isteyen kimse gibidir. Babasından yahut kardeşinden veya dostundan kendisine ulaşacak duayı beklemektedir. Nihayet dua kendisine ulaştığında bu duanın sevabı ona dünya ve dünyada bulunan her şeyden daha kıymetli olur. Muhakkak ki, hayatta olanların ölüler için hediyeleri dua ve istiğfardır.”

( Hadis-i Şerif , Mişkatü’l- Mesabih, I/723)

Şu ifadeler de Hanefî alimlerine aittir:

“Ehl-i Sünnet ve cemaate göre, bir insan namaz, oruç Kur’an’ın okumak, zikir, hac gibi işlediği güzel amellerinin sevabını başkasına hediye edebilir

(bk. Fethu’l-kadîr, 6/132; el-Bahru’r-Raik,7/379- Şamile-; Reddu’l-Muhtar, II/263)

“Bir mezarlıkta okunan ve oradaki bütün ölülerin ruhuna hediye edilen Kur’an’ın sevabı, bölünerek mi, yoksa bölünmeden mi onların ruhuna gider?” şeklindeki bir soruya karşılık, Şafii alimlerinden İbn Hacer; “Her ölüye okunan Kur’an’ın sevabı bölünmeden tam olarak ulaşır, bu Allah’ın geniş rahmetine en uygunudur.” diye cevap vermiştir(bk. Buğyetu’l-musterşidîn, s.97).

Hanefi mezhebine göre ölü yıkanmadan yanında Kur’an okumak mekruhtur. Başka bir odada veya uzak bir yerde okunmasında bir sakınca yoktur. Ayrıca ölü yıkandıktan sonra yanında Kur’an okunabilir.

Ayrıca defin esnasında cenazenin defin işi sürerken Kur’an okunmaz. Ama defin işi tamamlandıktan sonra kabrin başında bir müddet oturmak ve ölü için dua edip Kur’an okumak müstehaptır.(bk. Celal Yıldırım, İslam Fıkhı; Doç Dr. Süleyman Toprak, Kabir Hayatı) [3]

Mu’tezile mezhebi, ölüye dirilerin yaptıkları hiç bir şeyin fayda vermeyeceğini iddia eder.
(İbn Kayyım el-Cevziyye, er-Ruh, 117; Beyrut, 1975.)

Onlar iddialarına delil olarak da

“İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm Suresi, 39)

“Siz, ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.” (Yasin Suresi, 54)

“Herkesin kazandığı hayrın sevabı kendine, yaptığı fenalığının zararı da yine kendinedir.” (Bakara Suresi 286)

gibi ayetleri gösterirler. Halbuki Ehl-i Sünnet alimlerinin hepsi, hangi amelin fayda verip, hangisinin fayda vermeyeceği meselesinde ihtilaf etmişler ise de, ölüye başkalarının yapacağı amellerin de fayda vereceği hususunda ittifak etmişlerdir. çünkü bu konuda, bazı amel ve iyiliklerin fayda vereceğine dair, apaçık ayet ve hadisler vardır. Mesela, dua ve istiğfarın faydalı olacağına,

“Onlardan, sonra gelenler şöyle derler: Ey Rabbimiz, bizi ve bizden önce imanla geçmiş olan kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma.” (Haşr Suresi, 10)

ayet-i kerimesi delalet etmektedir. Bu ayet-i kerimede Cenab-ı Hakk, daha önce iman edip de göçmüş olan kardeşleri için istiğfar eden mü’minleri övmüştür. Eğer istiğfarın ölülere bir faydası olmasaydı, Allah Teala onları övmezdi.
(Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı, 453)

Peygamber Efendimiz (s.a.v) de

“ölüye namaz kıldığınız zaman ona gönülden dua edin.” (Ebu Davud, Sünen, Cenaiz, 59)

buyurmuş ve kendisi de kıldığı cenaze namazlarında ölü için dua etmiştir. Şayet bu namaz ve duanın ölüye bir faydası olmasaydı, Rasulullah (s.a.v) bunu ne kendi yapardı ne de başkalarına emrederdi.
(Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı, 453)


Halbuki O, kendisi de birinin cenaze namazını kıldırırken

“Allah’ım, filan oğlu filan senin güvencende, senin koruman altındadır. Onu kabir fitnesinden ve Cehennem azabından koru. Sen vefa ve övgü sahibisin. Allah’ım onu bağışla, ona acı! Muhakkak ki sen çok bağışlayan, çok acıyansın.”

(Ebu Davud, Cenâiz, 56)

diye dua etmiştir. Kaldı ki Cenaze namazının kendisi de ölü için bir duadır. Allah için namaza, meyyit / meyyite için duaya… diye niyet edilir. Eğer ölünün ruhuna yararı yoksa bunun bir anlamı kalmaz.

Kendisi zaman zaman Baki kabristanını ziyaret ederek kabirdekilere selam vererek dua ederdi.

(Müslim, Cenâiz, 103; İbn Mâce, Cenâiz, 36; Nesâî, Cenâiz, 103)

Eğer selamı onlara ulaşmasa ve duası fayda etmeseydi, bunu yapması abesle iştigal olurdu ki O, bundan münezzehtir. [4]

Allah Resûlü (s.a.s.), Kur’ân okumanın fazileti üzerinde durmuş ve bunu fiilen uygulamıştır. Meselâ:

“Ümmetimin en faziletli ibadeti Kur’ân okumaktır.”

(Münavi, Feyzu’l-Kadir, 2/44)

Bir adam:

– “Ya Resülallah! Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir”? diye sordu. Hz. Peygamber:

– “Konup göçendir” cevabını verdi. Adam:

– “Konup göçen kimdir?” diye sorunca,

– “Kur’ân’ı başından sonuna kadar okuyan, bitirince de tekrar başlayandır” cevabını aldı.

(Tirmizî, “Kur’ân,” 11)

“Allah evlerinden bir evde, Allah’ın kitabını okumak ve aralarında müzakere etmek için toplanan kimselerin üzerine sekine iner, onları rahmet kuşatır, melekler etraflarını sarar ve Allah onları kendi katında bulunanlara överek anlatır.”

(Ebû Davud, “Vitr”, 14; Tirmizî, “Kur’ân”, 10)

“Üç zümre vardır ki, onları Kıyametin dehşeti korkutmaz, onlar için hesap zorluğu yoktur, diğerlerinin hesabı bitinceye kadar onlar misk tepecikleri üzerindedirler. Bunlardan birisi, Allah’ın rızasını kazanmak için Kur’ân okuyan kimsedir.”

(Taberanî’den Münzirî, et-Terğîb, 1/311)

Zikirimize verdimigimiz Hizb isminin nereden geldigi hususundada

Evs b. Huzeyfe’nin bildirdiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s.), Medine’ye gelen bir heyete her gece yatsıdan sonra sohbet ederdi. Fakat bir gece gecikti. Sebebi sorulunca,

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Bu gün Kur’ân’dan okuma itiyadında olduğum hizbimi okumamıştım. Onu bitirmeden gelmek istemedim” buyurdular.

( Hadis-i Şerif , (Ebû Davud, “Ramazan,” 9)

Ravi Evs b. Huzeyfe diyor ki, sabah olunca ashaba, “Siz Kur’ân’ı kaç hizbe bölersiniz?” diye sordum; onlar, “Üç, beş, yedi, dokuz, on bir, on üç ve hizbu’l-mufassal olarak bölüyoruz”
dediler.

Bizim zikirimizde, bizim kurani böldügümüz iki Hizbimizdir. “Hizbül Kasr” ve “Hizbül Kebir”

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Ölüyü (mezara kadar) üç şey takip eder: Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri bâki kalır. Ailesi ve malı geri döner, ameli kendisiyle bâki kalır.”

( Hadis-i Şerif , Buhari, Sahih, Rikak,42; Müslim, Sahih, Zühd, 5)

Ölüler Kendilerini Ziyaret Edenlerden Haberdar Olurlar mı?

Bedir savaşında harbin sonunda Kureyş’den ölenler bir kuyuya dolduruldu. Allah Resulü (s.a.v) onlara hitap ederek: Ey filan oğlu filan ve falan oğlu falan! Allah ve Resulünün size va’d ettiklerini gerçek buldunuz mu? Ben Allah’ın bana va’d ettiğini gerçek buldum, dedi. Hz. Ömer: Ey Allah’ın Resulü! Ruhsuz cesetlere nasıl hitab ediyorsunuz? diye sorunca Peygamberimiz:

“Benim söylediklerimi siz onlardan daha iyi duyamazsınız. Şu kadar var ki, onlar cevap veremezler.” buyurdu.

( Hadis-i Şerif , Müslim, Cennet, 76, 77.)


Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir kabrin yanından geçerken yanındakilere

“Selam size ey mü’minler yurdunun sakinleri!” diyerek selam vermelerini emir buyurmuşlardır.

( Hadis-i Şerif , Müslim, Cenaiz, 102; Ebu Davud, Cenaiz, 79; Nesâî, Taharet, 109; İbn)

SINIFI : 11. SINIF ZiKRi

ÖNEMLi UYARI 1 : Bu sınıf zikiri aynı 10. sınıf zikiri gibidir, tek iki yerde ilave vardır, birisi Allahu Ekber tesbihini çekmeden öncesinde yapılcak ayrı bir dua, ikinciside alfabe duasında yapılcak ek dua. çünkü artık 10. sınıf zikirini bitiren sofi, yani 40 gün çeken kimse, artık mevsim zikri çekmeye hak kazanır, ve mevsim zikiri bölümümüze bakın, gerekleri nelerdir o zikirin, ordan okuyun, ve artık mevsim zikiri çeken sofi zikirin yanında günlük birde silsileye fatiha kulhu hediye eder, o yüzden alfabe duasına ek dua getirmesi gerekir, ve aşağıda o bölüme vardığında dua nedir okuyup öğren, ve bundan sonra öyle dua etmeye devam et, ey sofi, ey sofiyem, ey salik, ey sevgili, ey mürid, ey sevdiceğim.


Ek Alfabe Duası Budur

Ya Rabbi ayrıca okuduğum Bu alfebenin harflerini ve fetih
suresinin son ayetinin harflerini öyle çoğalt ki onlar ile Silsileye hediye ettiğim ihlas ve Fatiha surelerinide onlar ile öyle çoğalt ki, hediye ettiğim bu günkü hediye paketimden bir adet hediye etmiş olayım her bir kimseye.
Rabbena ve takabbel bi duai, Rabbenağfirli veli valideyye velil muminine yevme yekumul hisab, istecib duaena birhametike ya erhamerrahimiyn.
(Bir paket demek, mesala bir gruba sadece 3 ihlas 7 fatiha okuyunca, bu grupta 100 bin insan varsa, bu 3 ihlas 7 fatihayi 100 bine bölünce, bir harf bile düşmez herbirine, o yüzden Rabbimizden o kimselerin herbirine bir paket, yani mesela 3 ihlas 7 fatiha düşecek şekilde çoğaltmasını istemiş oluruz bu sayede) bu duayı bu veye buna yakin minvalde dilinize kolay gelecek şekilde okuyabilirsiniz.

Author: RasitTunca